16 Aralık 2016 Cuma



ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ





                             Merhabalar :) Öncelikle diğer yazılarıma istinaden subjektif yaklaşacağım bir yazı olacağından ötürü sürçü lisan edebilirim, affola.
                             Bugün ki konu Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi, yani tamamen bilinçsiz geldiğim şu an da eğitimimi sürdürdüğüm can fakültem :) Bilinçsiz dedim çünkü yazarken tercihleri doldurmak için doldurduğum bir fakülteydi. İyi ki tercihlerim arasına koymuş muyum? Evet iyi ki koymuşum, Çünkü belki de iyi ki dediğim en iyi yönü, hocalarımız. Eğer ki iyi bir İletişim Fakültesinde okumak istiyorsanız, kaliteli eğitim almak istiyorsanız karşınıza çıkabilecek en kaliteli, en mükemmel hocalara sahip olabileceğiniz yer tam da burada. Sıcak, samimi, görüşlerinizi rahatlıkla söyleyip tartışabileceğiniz, akademik kariyerlerinde yeterince yetkinleşmiş, yeri geldiğinde dertlerinizi paylaşabileceğiniz mükemmel hocalara sahibiz.
                            Fakültemizin konumuna gelince tam benlik diyebileceğim ve benim gibi olanlar için yine muntazam bir yer; iç içe geçmiş binalardan arınmış, sessiz sakin, yeşillikler içerisinde, kalabalıktan uzak bir alandadır.
                            Öğrencilerine kariyerlerinde küçük de olsa ilk adımlarını atmalarını sağlayacak, Dükkan, Evreka (Reklam Atölyesi), Kampüs Gazete ve Haber merkezi... gibi imkanlar sunulmuştur. Bu imkanlarla yarışmalara katılıp, ödelleri kapıp gelen bir öğrenci potansiyeli oluşturulmuştur. Fakültemizi tercih etmeniz için, güzel bir gelecek için bir diğer en önemli nedendir bu bence.

                         
                           Ayrıca gerek iletişim alanında gerekse farklı alanlarda ustalaşmış, üstat diyebileceğimiz, hatta dilerseniz faydalanabileceğiniz pek çok konuğu ağırladığımız, yukarıda görmüş olduğunuz konferans salonuna da sahibiz. Memnun kalacağınız yönlerinden biri de kendi konferans salonuna sahip olan fakültemizin bu yönünü de söylemeden geçmek istemedim.
                         Hayallerinizi rahatlıkla gerçekleştirmek için imkanları son derece iyi olan bir fakültede okumak istiyorsanız fakültemizi tercihleriniz arasına eklemelisiniz. :)

14 Aralık 2016 Çarşamba



HATIROĞLU CAMİİ




                       Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Hacı Mansur Mahallesi Katıroğlu Sokağında bulunan cami Selçuklulara aittir. Ahmed Nazif Efendi'ye göre şu anda caminin yerinde bulunan ilk eser 1271 yılında Hatıroğlu Eşref  Bey tarafından yaptırılmıştır. Hatıroğlu Eşref Bey Selçuklu emirlerindendir.
                       İlk inşa edildiği tarihten bu yana ilk inşasından eser yoktur. Bu cami yerine yapılan eser, muhtemelen 16. yüzyılda yapılmış olan klasik dönem Osmanlı mimarisidir. Osmanlı dönemi eserlerinin genelinde olan son cemaat yeri Hatıroğlu Camiinde de bulunmaktadır. 1835 yılında yaşanan büyük depremle caminin minaresi büyük zarar görerek yıkılmıştır. 1866 yılında ise tekrar onarılmıştır.

12 Aralık 2016 Pazartesi


BATTAL GAZİ CAMİİ




                    Battal Gazi Camiin inşa tarihi net olarak bilinmemekle beraber Kayseri'nin en eski mescidi olarak bilinmektedir. Adını İslam kahramanı Battal Gazi'den almıştır.
                    Dış duvarları kesme taşlardan yapılmıştır. Daha çok tek bir tonoza benzeyen iç örtü sistemi ana mekanı destekleyen iki büyük ayağa dayanmaktadır. Bu ayakların araları, ortada geniş, kenarlarda dar birer yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Aksi istikamette de iki yanda ikişer kemer bulunur. Doğu cephesinde mihraba yakın bir pencere bulunur. Batı cephesinde kapatılmış bir kapı yer almaktadır. Mihrap, caminin zemininden bir basamak yüksekte olduğu için, bu eserin bazilikadan camiye dönüştüğü düşünülmektedir. 

10 Aralık 2016 Cumartesi



ŞEYH CAMİİ




                       Şıh Cami olarak da bilinen Şeyh Cami Melikgazi ilçesi Cumhuriyet Mahallesinde'dir. Mutasavvıf Şeyh İbrahim Tennuri'nin adına yaptırılmıştır. 
                       Caminin banisi ve yapılış tarihi hakkında değişik görüşler vardır. M.1473 yılında veya M.1576 yılında yaptırıldığı ileri sürülmektedir. 
                       Cami 10.70x10,20 m boyutlarında ve kare planda yapılmıştır. Duvarlar kısmı olarak moloz, kısmı olarak kesme taşlardandır. Batısında türbeye geçiş de sağlayan (2,19x4,10 cm) ölçüsünde bir eyvan vardır. Camiin kuzeyinde ise enine genişlemiş bir son cemaat mahalli bulunmaktadır.  

8 Aralık 2016 Perşembe


CINCIKLI (ÇİĞDELİZADE) CAMİİ


                  Çiğdelizade Hacı Ahmet Ağa tarafından 1664 yılında yapılmıştır. Kayseri Cumhuriyet Mahallesi Tennuri Sokakta bulunmaktadır. Hacı Ahmet Ağa'nın kızı Ayşe Hanım 1715 yılında camiyi tamir ettirmiştir. Cami bundan değişik zamanlarda onarılmıştır.
                  Caminin giriş kapısı üzerinde 1921 tarihli dört satırlı bir kitabesi bulunmaktadır. Kitabeye göre camiyi İmamzade Reşid Bey'in eşi Seyyide Hanım, Yedekçizadelerden Hacı Mehmed ve Hüseyin Beyler 1921 yılında onarmışlardır. Yakın zamanlarındaki bilindik onarımı ise Kayserili hayırsever H.İbrahim Karartaş tarafından 1985 yılında yaptırılmıştır. 
                  Mihrabındaki çini tabaklardan dolayı Cıncıklı diye bilinir. 

6 Aralık 2016 Salı


HAN CAMİİ




                    Selçuklular döneminde inşa edilen Han Cami, Selçukluların han planları ile örtüşmesinden dolayı cami değil daha çok han olarak düşünülmesinde etkendir. 13. yüzyılda inşa edilen Han Cami Kayseri il merkezi Burhanettin Bulvarı üzerinde yer almaktadır.
                   Kitabesi bulunmamakla beraber hanın ne zaman yapıldığı ve ne zaman handan camiye dönüştürüldüğü hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Cami ile ilgili kayıtlar 1856-1896 yılında geçirdiği onarımlarla ilgilidir.
               

                              Mimari Yapısı

                    Kıble tarafında dört ayak üstünde birbirlerinden kemerlerle ayrılan, üstleri tonozlu, önü açık revaklar şeklinde beş gözlü bir bölüm bulunmaktadır. Bunlardan ortadaki tonoz diğerlerinden daha geniş ve yüksektir.
                    Caminin iç mekanı; kenarları masif kalın duvarlar ve ortada beş büyük kemerli bölümden oluşur. Burasını enine dört, boyuna altı sıra halinde yirmi dört adet ayak taşır. Orta sahın kıbleye dikey olarak kademeli tonozlarla yapılmışken, iki yandaki bölmeler kıbleye paralel biçimde yedişer hücreli olarak yerleştirilmiştir.
                   Orta tonoz kubbesiz ve altı pencerelidir. Kıbledeki dört ve yanlardaki ikişer pencere sonradan açılmıştır. Caminin içi iri kesme taşlarla kaplanmıştır. Caminin doğu ve batısında birer kapı bulunmakta iken kıblesinde de bir kapı bulunmaktadır. Burası sonradan mihrap yapılmıştır. 
                   Mihrap kıble kapısı kapatılarak yapılmıştır. Siyah kesme taştan yapılmıştır. 
                   Minber kesme taştan yapılmıştır, Giriş kapısı düzdür, on basamaklı bir merdivenle daha az bir meyille yükselir.
                   Yapıldığı döneme ait caminin bir minaresi bulunmamaktadır. Yakın zamanlarda kuzey batı cephesinde binaya bitişik kesme taştan yapılmış bir minaresi bulunmaktadır. Ve minareye çıkış için cami içinden bir merdiven yapılmıştır. 

4 Aralık 2016 Pazar



LALA PAŞA CAMİİ





                    Selçuklu döneminde yapılan 13. yüzyılda yapıldığı anlaşılan Lala Paşa Camiin inşa tarihi net olarak bilinememektedir.
                    Lala Paşa Cami aynı zamanda Lale Cami olarak da bilinmektedir. Selçuklu dönemi eseridir. Kiçikapı meydanının güneyinde ve Kayseri Lisesinin güney doğusunda bulunmaktadır. Tarihi kayıtlarda "Lala Muhlisiddin Cami" olarak da geçmektedir. 
                    Ahmed Nazif  Efendi, camiin 1239 (M.1823) ve 1273 (M.1856) tarihlerinde tamir edildiğini, bitişiğine bir sıbyan mektebinin ve bir çeşmesinin bulunduğunu belirtmektedir. Çeşme hala varlığını korumakta iken sıbyan mektebi yok olmuştur.
                   

                        Mimari Yapısı

                    Kalın duvarlı, kemerli, tonozlu ve kesme taşlardan yapılmış bir inşadır. Kare planlı enine beş sıra teşkil eden, altı bölümlü tonoz sistemiyle örtülmüştür. Kemerleri 28 adet kare planlı ayak taşır. Caminin üç giriş kapısı bulunmaktadır. Esas kapı binaya bitişik türbenin yanında bulunmaktadır. İkinci kapı kubbe sahnının ekseni içerisinde, üçüncü kapı batı duvarına açılmıştır. Caminin güneydoğusunda camiye eklenen bir türbe mevcuttur. 
                    Mihrap önü orta kubbeye kadar aynı yönde yüksek beşik tonozludur. Üstten kare kaideli, sekizgen pahlı ve onikigen piramit bir külahla kapatılmıştır. Bu alanın dört küçük penceresi bulunmaktadır. Caminin kıblesinde alt bölümde dört penceresi vardır. Batı duvarında altı pencere bulunmaktadır. Doğusunda da dört pencere yer almaktadır.
                    İç mekan örtüsü mihrap önü dışında tonozlarla kıbleye paralel yerleştirilmiştir. Kemerlerin yan üçgenlerinde çift gözlü küçük pencereler dikkati çeker. Caminin mihrabı yuvarlak kemerli bir niş halindedir; üst kısmı sekiz köşe, aşağısı ise beşgendir. Bu mihrabın bina ile hiç alakası bulunmamakla birlikte hiç bir süslemeye de tabii tutulmamıştır. Fakat minber için aynısı söylenemez, mükemmel bir ahşap işçiliğini içermektedir. Maalesef bu minber fazlasıyla hırpalanarak tahrip edilmiştir. 

2 Aralık 2016 Cuma


GÜLÜK CAMİİ


                     Mihrabı çinilerle donatılmış olan Gülük Cami, Kayseri'de yerel geleneğin dışında ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.
                     Gülük Cami, Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Gülük Mahallesinde yer almaktadır. Caminin ve yine cami ile beraber bulunan külliyenin inşa tarihini ya da banisini belirten bir kitabesi yoktur. Yapı üzerinde bulunan iki kitabeden daha eski olanı kuzeydoğu cephede yer alan ve sonradan eklenen taçkapı üzerindedir. Bu kitabeye göre yapılar 1211 yılında Sultan Mehmet Melik Gazi'nin yeğeni olan Yağıbasan Mahmut kızı Atsız Elti Hatun tarafından onartılmıştır.
                     1334 yılında deprem nedeniyle zarar gören yapı, ikinci defa 1335 yılında Alemuddin oğlu Külek tarafından onartılmıştır.
             

                                      Mimari Yapısı

                      Caminin ince yönü blok taşlarla inşa edilmiş olup; değişik onarımların izleri oldukça belirgindir.
                      Binanın güney cephe duvarında iki alt ve üç üst penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden bir alt ve üst cami bölümüne diğerleri medrese bölümüne aittir. Batı cephesinde bulunan alt pencere ise iki katlı medresenin üst odalarına aittir. Doğu cephe duvarında ise zeminde 2,5 metre yükseklikte dört adet dikdörtgen pencere vardır.
                      Caminin kuzey cephe duvarı ise caminin ve medresenin ön cephe duvarıdır. Bu cephede, kuzey doğusunda bulunan ve Atsız Elti Hatun tarafından yaptırılan Taçkapı, ondan sağa (batıya) doğru 11 metre uzaklıkta cami kapısı ve cami kapısından yaklaşık 8 metre uzaklıkta ise medresenin giriş kapısı bulunmaktadır.
                      Cami kapısının kemeri dokuz yonu taşından meydana gelmiş olup, hemen üzerinde bir rozet ve 1335 tarihli onarıma ait bir kitabe bulunmaktadır.
                      Caminin giriş bölümü 45,54 metre genişliğinde, 3,73 metre derinliğinde olup, bu bölümün döşemesi cami döşemesinden 58 cm. yüksekliktedir. Bu bölümün üstü mihrap doğrultusunda dik olarak uzanan çift merkezli beşik tonoz örtmektedir.
                      Caminin mihrabının bulunduğu bölüm 5,50x5,56 metre ölçüsünde kare mekandır. Doğu, batı ve kuzey yönleri kemer ve ayaklarla sınırlandırılmış olup güney duvarında  kubbe eteğine kadar yükselen çini mihrap bulunur. Mihrap üstü kubbesi güney duvar ile doğu, batı ve kuzey yönlerindeki kemerlerin aralarında yer alan trompvari şekilde tuğladan inşa edilmiş üçgen nişlere oturtmaktadır.
                      Kıble duvarında bulunan çini mihrap anıtsal boyutlara ulaşarak bütün mekana hakim bir unsur olarak belirmektedir. Kayseri'de mahalli geleneğin dışına çıkılarak ortaya konmuş böylesine muntazam bir eserin varlığı, mozaik çini mihrapların bir gelenek halinde inşa edildiği Konya ile bir bağlantı kurmak suretiyle açıklanabilir. Yapım tarihi ve ustası kesin olarak bilinemeyen bu mihrap sanat tarihi araştırıcıları tarafından 13. yüzyılın ikinci yarısına veya sonlarına tarihlendirilmektedir.       

30 Kasım 2016 Çarşamba


CAMİ KEBİR (ULU CAMİİ)



         
                      Kayseri şehir merkezinde olup, Kapalıçarşı'nın yanında yer almaktadır. Ulu Cami olarak bilinmekle beraber değişik kaynaklarda Cami-i Kebir veya Sultan Cami olarak da anılmaktadır.
                     H,530/M.1135 tarihinde, Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılmıştır. Caminin kuzeye açılan kapısının yanındaki kitabe ise bir onarım kitabesidir. Melik Mehmet Gazi'nin yeğenlerinden olan Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından 1206 yılında onartılmıştır. Abidenin bu gün  taşıdığı tek kitabe olan onarım kitabesi kuzey duvarın dış yüzüne, kapının yakınına konulmuştur. Onarım kitabesinde şu ifadeler yer almaktadı: "Bu cami, Kılıçaslan oğlu, büyük Sultan Keyhusrev devrinde -Allah onun yardımını yüceltsin- H.602/M.1206 yılında Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından onarılmıştır."
                    Ulu Cami, 1716 yılında meydana gelen büyük depremden zarar görmüş, 5-6 yıl gibi bir süre harap halde kullanılmadan kaldıktan sonra 1723 yılında Matbah-ı Amire Emine (Saray mutfak sorumlusu) Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından onartılmıştır. Bu onarımda minarenin yıkılan külah kısmı da yenilenmiş, çöken kubbesi ve minareleri de onarılmıştır.
                    Yaklaşık 30m x 50m bir tabana oturan cami dış görünüşüyle oldukça sadedir.
                     İçerisinde kullanılan Roma ve Bizans mimarilerine ait sütunlardan dolayı eski bir kiliseden veya saraydan dönüştürüldüğü düşünülmekle beraber mimari planı ve sivri kemer uygulamaları ile İslam mimarisine özgün bir eserdir. İçeride kullanılan sütun gibi mimari elemanların kullanımı da ülkemizde birçok camide görülebilmektedir.
                     Ulu caminin ebatları, uzunluğu 47,5 metre ve genişliği ise 27 metredir. Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı düşünülmektedir. Ancak orta kubbe büyük bir ihtimalle sonradan eklenmiştir.
                     Ulu Cami'nin de, Selçuklu Camilerinde görülen orta alanın açık ve ışıklık olarak bırakıldığı mimari planlara göre yapıldığı düşünülmekte bu açıklığın sonradan kubbe ile örtüldüğü anlaşılmaktadır. Bu mimari planda camiler uzunlamasına yapılmış, orta bölümü açıklık olarak bırakılmıştır.
                     Cami de ayaklar ve sütunlar kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Bu kemerler ibadet yerinin kısa eksenine paraleldirler. Güneyde istinat noktalarını bağlayan kemerler ise binanın uzun eksenine paraleldirler. Tavanı 30-50 cm. çaplarına sahip çam kirişler taşımaktadır. Bu kirişler üzerine kamış bir çit üzerine konulmuştur. Bu çitin üzerinde yakın bir zamana kadar topraktan kalın bir örtü örtülü iken son zamanlarda beton atılmıştır. Tavan yatay olduğundan yağmur sularının akması için gereken meyil toprak ve şimdi beton örtünün kalınlığının değişikliği ile elde edilmiştir. Kalınlık büyük eksen boyunca ortalama bir metredir. Taştan oluk ağızları dış duvarlara geçirilmiştir.
                     Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle taraçaya çıkılır. Buradan minarenin şerefesine kadar varan helezoni bir merdivenle çıkılır. Cami mimarisi ile minare mimarisi arasındaki farklar minarenin sonradan yapıldığını göstermekte ve sonradan inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak minarenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir kitabe veya kayıt yoktur. Bununla beraber bu minare Kayseri'nin en eski minaresi  olarak kabul edilmektedir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir kufi yazı ile yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır. 
                     

                         Yedi Tuğlanın Hikayesi

                       Ulu Cami'nin inşası ile ilgili bir söylence vardır. Bu söylenceye göre;
Melik Mehmet Gazi, camiyi yaptırırken ustalarına kimseden yardım almamalarını, caminin tamamen kendi hayrı olduğunu söylemiştir.
Cami inşaatına gelen yaşlı bir kadın, dul olduğunu belirterek, yanında getirdiği 7 tuğlanın da hayrı olarak caminin duvarına konulmasını ister. Caminin ustabaşı, yaşlı kadının bu isteğini, Melik Mehmet Gazi'nin emri olduğunu hatırlatarak kabul etmez. Ertesi gün cami inşaatını gezmeye gelen Melik Mehmet Gazi, ustabaşını çağırarak gece sabaha kadar uyuyamadığını belirterek "Gece rüyama girdiler. Yaşlı bir kadını üzdüğünüzü, getirdiği tuğlaları kullanmazsanız caminin ömrünün de tuğla sayısı kadar kısa ömürlü olacağını söylediler." der. Ustabaşının olayı anlatması üzerine, Melik Mehmet Gazi, yaşlı kadının bulunmasını emreder. Şehre dağılan görevliler, uzun bir araştırmadan sonra evinin önünde 7 adet tuğla bulunan yaşlı kadını alıp cami inşaatına gelirler. Yaşlı kadının elini öpen Melik Mehmet Gazi, "Anne bizim kararımız seni üzmek için değil. Biz halk fakir olduğu için, onların zorda kalmalarını önlemek için bağış kabul etmedik. Senin getirdiğin tuğlaları caminin en güzel yerine koyacağız" der ve tuğlalar uygun bir yere konulur.
                        Ulu Cami'nin doğu bölümünde, kesme taşlarıyla yapılan duvarın üstündü halen 7 adet tuğla vardır. Ve bu söylenceye kaynak olmuştur.


28 Kasım 2016 Pazartesi


KALE CAMİİ


                        Kayseri İç Kalesi'nin Kuzeybatı köşesinde inşa edilmiştir. Fatih Cami olarak anıldığı gibi Kale Cami olarak da bilinir. Banisi Fatih Sultan Mehmet'tir. Vakıflardaki kayıtlarda Fatih Cami-i Şerifi olarak geçen cami, Osmanlı Vezir-i Azam'larından Gedik Ahmet Paşa nezaretinde Fatih Sultan Mehmet'in fermanıyla yaptırılmıştır.
                        Daha önceleri aynı yerde bulunun Karamanoğulları Mescid-i Şerifi'nin var olduğu bilinmektedir. Kayseri'de Karamanoğulları hakimiyetinin son bulup Osmanlı hakimiyetinin başlamasıyla, harap halde olması sebebiyle bu mescit yerine cami inşa edilmiştir. Caminin kitabesi olmadığı için inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak H.883 (M, 1478) yılına ait vakfiyesi olduğuna göre ondan birkaç yıl önce inşa edilmiş olması gerekir.
                        

                         Mimari Yapısı

                         Fatih Cami; Kayseri iç kalesinin Kuzeybatı köşesine doğru sırtını kale duvarına dayayarak inşa edilmiş kare planlı, kesme taştan yapılmış kubbeli bir camidir. Dört duvar üzerine oturtulmuş tek kubbeli planı ile erken dönem Osmanlı mimarisinin örneklerinden biridir.
                         Kalın beden duvarları arasında yükselen dört sivri kemer üzerine basan tromplu bir kubbe ile örtülüdür. İçten içe ölçüleri yaklaşık olarak 10,5x10,5 metre civarındadır. Caminin girişi batı köşesindeki basık kemerli bir kapıdandır. Burada birbirine geçmeli, iki ayrı cinste mermer kullanılmıştır. Dış cephede dikdörtgen formlu mermerden bir kitabe kısmı vardır. Ancak herhangi bir yazı görülmez. Bunun da üzerinde sivri kemerli, taştan yapılmış bir niş yer alır.
                         Caminin yapıldıktan bu yana birçok tamirler geçirmiş olması muhtemeldir. Bu sebeple ölçülerde az da olsa sapma vardır.
                         Caminin mihrabı beyaz mermerden yapılmış istalaktitli, silme pervazlı, klasik Osmanlı tarzında bir eserdir. Taç kısmında kabartma olarak rumili bir bordür görülmektedir. Mihrab köşelerinde birer kabartma rozet vardır. Mihrap nişi çokgendir. Beyaz renkte boyanmış, üzerine siyah ve yaldızla desen verilmiştir.
                         Cami içerisinde, birisi mihrabın solunda diğeri sağ köşede batı duvarında kemer ayağı ile pencere arasına yerleştirilmiş genişliği 50 cm. olan sivri kemerli birer dolap bulunmaktadır. Bu iki dolapçık, caminin giriş kapısı ile beraber genel görünüme Osmanlı üslubundan birer örnektirler.
                          Minber caminin yan duvarlarının bir kısmı ile birlikte açık yeşil tonda yağlı boya ile kapatılmıştır. Kıble ve batı cephesinde altta ikişer büyük, üstte üçer küçük pencere vardır. Bu pencerelerin dışarıdan görünüşü sivri kemerli iken, içeriye bu form yuvarlak olarak yansımıştır.
                          Cami içinde hiç bir şekilde nakış görülmez. İç mekanda caminin yan duvarları ve aslan göğüsleri krem renkli; kubbesi de beyaz renkli badanadır.

26 Kasım 2016 Cumartesi

HACI KILIÇ CAMİİ


                      Selçuklu Devleti'nin son dönemlerinden kalma bir eser olarak 750 yılı aşan yaşına rağmen hala dimdik ayakta duran Hacı Kılıç Cami taçkapısı ve mihrabındaki süslemelerle Kayseri'deki tarihi eserler arasında özgün bir yere sahiptir.
                      Kayseri şehir merkezinde ve İstasyon Caddesi üzerindedir. Kayseri'nin sahip olduğu dini yapılar arasında önemli bir yeri bulunan Hacı Kılıç Cami; Selçuklu Devletinin son dönemlerinde 647 (M. 1249) tarihinde Ebu'l-Kâsım Bin Ali Tûsî tarafından yaptırılmıştır.

                      Mimari Yapısı

                      Yan tarafında bulunan medrese ile Hacı Kılıç Cami bir bütün olmuştur. Her iki yapıda kesme taştan yapılmıştır. Cami ve medreseyi meydana getiren yapı, kıble istikametinde, kalın taş duvarlarla çevrilmiş dikdörtgen bir plana sahiptir. Güney cephede üstte kemerli üç pencere vardır. Ortada dışa doğru çıkıntılı mihrap bölümü bariz bir şekilde görülmektedir. Caminin Güneydoğu köşesinde silindirik biçimde yapılmış köşe kuleleri vardır. Minarenin hemen yanında Kayseri Mirlivası Hüseyin Bey'e ait bir mezar bulunmaktadır. Kitabesinde 953 Ramazan (M. 1552) tarihi okunmakta olan bu mezar önceleri caminin önünde bulunmakta iken, buradan cadde açılması üzerine caminin minaresi bitişiğine nakledilmiş, mezar taşları da minare kaidesine yerleştirilmiştir.
                      Caminin giriş cephesinde, kapının iki yanında birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Bunlardan sağ taraftakinin önü sonradan yapılmış minare kaidesi ile kapatılmıştır. İbadet mekanında, mihrap duvarında üç, batı duvarında da iki pencere daha bulunmakta olup, bunlar mazgal pencere niteliğindedir. Mihrap nişi geometrik örgülü yıldız geçmelerden meydana gelmiş bir bordürle çevrilmiştir.
                      Caminin ve yanında bulunan medresenin köşelerinde destek kuleleri bulunmaktadır. Bunlardan cami ve medrese arasındaki alana, dikdörtgen kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli tek şerefeli taş minare oturtulmuştur.
                      Hacı Kılıç Cami mihrap duvarına dik beş sivri tonozlu çatı ve dört köşe kesitli örme ayaklara dayanmaktadır. Bu örme ayakları hafifçe beşik tonozlara girmiş bulunan dolgu kemerler birbirlerine bağlanmaktadır. Yan sahınlardan daha geniş olan orta sahın mihrap önüne rastlayan bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbenin içinde dikdörtgen üç küçük aydınlık penceresi bulunmaktadır. Ayaklar, kemerler ve tonozlar perdahlı sıva ile örtülmüşlerdir.
                      Hacı Kılıç Cami'nde mihrap kıble duvarındaki üç sıra yassı profilli sivri kemerin altına yerleştirilmiştir. İnce taş işçiliği ile gayet nefis bir tarzda işlenen bu mihrabın dış pervazını kenarda kenarı silmeli daha dar bir bordür takip eder, içteki ince bordür ise içeriye doğru iyice eğiktir. Mukarnaslı mihrap nişini üstte kalkık kemerli, rumi desenli bir rölyef kabartma çevrelemektedir. Bunun da dışında köşelerde birbirine düğümlerle geçen üç şerit halinde yassı profil bulunmaktadır.
                      Mihrap nişi, üç cepheli küçük nişlerle övülmüştür. Ve etrafı baklava dilimli kafeslerle tanzim edilmiştir. Kenardaki sutunçelerin gövdesi yine geometrik kompozisyonlarla tezyin edilmiştir ve başlıkları küçük mukarnaslarla süslüdür. Kemer aynasında iki adet kabartma gül bulunan bu mihrap, söz konusu bütün özellikleriyle taç kapılardan sonra Hacı Kılıç Külliyesinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
                      Üst kısımları tahrip olmuş bulunan her iki taçkapı külliyenin yakın zamanlarda yapılan restorasyonunda oldukça iyi bir tamir görmüştür. Bu kapıların ana şemaları birbirine benzer; desenlerde ise bir kısım farklılıklar görülür.
                      Dikdörtgen formundaki ana planda dış pervaz; geniş bir bordürden meydana gelirken dışında daha dar içinde de ince su ile geometrik geçmeli kompozisyonlarla süslüdür. Daha içte kabartma motifli sivri kemer yer alır; içte rumi dışta geometrik motifli iki bordürden oluşur.
                      Giriş kapısı basık kemerlidir. Sağda ve  solda mukarnaslı nişli mihrabiyeler yer alır. Taçkapı dış pervazında yukarıya kadar uzanan sütunlar ve içte; giriş kapısının iki yanındaki küçük sütunlarda geometrik karakterde değişik desenlerle süslenmiştir.

24 Kasım 2016 Perşembe


KURŞUNLU CAMİİ



                      Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri'deki özgün eserlerinden biridir. 16.yüzyıl mimari karakterini taşıyan tek kubbeli, tek minareli, son cemaat mahalli çift revaklı bir camidir. Kubbesinin kurşunla kaplı olmasından dolayı halk arasında "Kurşunlu Camii"olarak bilinir. 
                     Caminin banisi, Rumeli, Şam ve Karaman Beylerbeyi Kızıl Ahmedli Hacı Ahmed Paşadır. Doğancı Ahmed Paşa olarak da tanınır. 
                     Ana kubbenin ortasında "Halim"1360 (M,1941) imzalı celi sülüsle yazılmış bir göbek yazısı vardır. Bu yazı Cuma Suresinin 9. ayetidir ve siyah zemine oksit sarı ile yazılmıştır. 
                     Kubbe göbeğinden eteklere doğru on iki dilime ayrılmış olarak inen dendanlar aşağıda diğer dendanlarla karşılanır. Rumi ve hatayilerin kullanıldığı bu zarif kompozisyonlar lacivert-mavi, koyu kırmızı, beyaz, yeşil renklerde boyanmıştır. Bütün motiflerin tahrir rengi ise siyahtır. Camide ana kubbeden başka nakışlı kısım bulunmamaktadır. 
                     Caminin son cemaat mahalli beş adet küçük kubbe ile örtülmüştür. Ortadaki daha küçük çaplı ve yüksekçedir. Bu kubbeleri altı mermer sütun üzerinde sivri kemerler taşımaktadır. Sütun başlıkları baklava dilimli olan bu mekanda orta kubbe hariç diğerleri aynı desenlerle süslüdür. Son cemaat mahallinin bundan sonrası da yirmi dört sütunundan sonrası da yirmi dört sütunun taşıdığı meyilli çatıyla örtülü kısımdır ve bu sistem 16. yüzyılda oldukça yaygın olarak kullanılmıştır. 
                     Meyilli revaklı bölümden avluya bir kaç basamakla inilir. Avlu içerisinde giriş kapısı ekseninde kubbeli, sekiz sütunlu bir de şadırvan bulunmaktadır. Bunun da iç kubbesi kalem işi nakışlarla süslenmiştir.

22 Kasım 2016 Salı



HUNAD HATUN CAMİİ


                    I.Alaeddin Keykubad'ın eşi, II.Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Hunad Hatun tarafından 1238 yılında Kayseri'nin şehir merkezinde yaptırılmış olan külliyenin içerisinde yer alan camiidir, Külliyenin temel yapısı Hunad Hatun camiidir. Duvarları düzgün kesme taştan inşa edilmiş dikdörtgen planla bir eserdir. Dikdörtgenin kısa ekseni doğrultusunda 8, uzun ekseni boyunca 10 kemer aralıklarına bölünmüştür. Mihrabın önünde ve orta sahında, iki kemer genişliği aralığına sahip, dört köşe iki alan inşa edilmiştir. Mihraba bitişir olarak kare olan bir kubbe yükselmektedir, bu kubbe camii ile beraber inşa edilmiştir.
                  Ortadaki kare alan ise, şu anda kapalı olup ilk yapıldığında klasik Selçuklu mimarisinde önemli bir yer alan Ulu Camii, Gülük Camii ve Lala Camii'nde de görülen iç avlu niteliğinde ve hemen altında bir şadırvanın yer aldığı aydınlık, ışıklık denilen alandır. Bu açıklık 1727 yılında kapatılmış ve muhtemelen sonradan yıkılmış ya da yıktırılmıştır. 1900 yılında Sultan II.Abdulhamid tarafından bir minare eki ile birlikte bu kubbe tekrar inşa edilmiştir.

20 Kasım 2016 Pazar

         

  BÜRÜNGÜZ CAMİİ


                     Bürüngüz Camii Kayseri'nin en büyük cami yapılarından biridir. Halk arasında "iki kapılı camii" olarak da adlandırılmaktadır. Klasik bir mimariye sahiptir. 1977 yılında Refik Gürbüz tarafından inşa edilmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbeyle örtülmüştür. Mimarisindeki cam işçiliği görülmeye değerdir. Muazzam bir estetiğe sahiptir. Kubbesinin süslemeleri oldukça dikkat çekicidir. Kale ile birlikte meydana hakim olmuştur. İbadete açıktır. Turistler için görülmesi gereken yerlerdendir.