30 Kasım 2016 Çarşamba


CAMİ KEBİR (ULU CAMİİ)



         
                      Kayseri şehir merkezinde olup, Kapalıçarşı'nın yanında yer almaktadır. Ulu Cami olarak bilinmekle beraber değişik kaynaklarda Cami-i Kebir veya Sultan Cami olarak da anılmaktadır.
                     H,530/M.1135 tarihinde, Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılmıştır. Caminin kuzeye açılan kapısının yanındaki kitabe ise bir onarım kitabesidir. Melik Mehmet Gazi'nin yeğenlerinden olan Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından 1206 yılında onartılmıştır. Abidenin bu gün  taşıdığı tek kitabe olan onarım kitabesi kuzey duvarın dış yüzüne, kapının yakınına konulmuştur. Onarım kitabesinde şu ifadeler yer almaktadı: "Bu cami, Kılıçaslan oğlu, büyük Sultan Keyhusrev devrinde -Allah onun yardımını yüceltsin- H.602/M.1206 yılında Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından onarılmıştır."
                    Ulu Cami, 1716 yılında meydana gelen büyük depremden zarar görmüş, 5-6 yıl gibi bir süre harap halde kullanılmadan kaldıktan sonra 1723 yılında Matbah-ı Amire Emine (Saray mutfak sorumlusu) Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından onartılmıştır. Bu onarımda minarenin yıkılan külah kısmı da yenilenmiş, çöken kubbesi ve minareleri de onarılmıştır.
                    Yaklaşık 30m x 50m bir tabana oturan cami dış görünüşüyle oldukça sadedir.
                     İçerisinde kullanılan Roma ve Bizans mimarilerine ait sütunlardan dolayı eski bir kiliseden veya saraydan dönüştürüldüğü düşünülmekle beraber mimari planı ve sivri kemer uygulamaları ile İslam mimarisine özgün bir eserdir. İçeride kullanılan sütun gibi mimari elemanların kullanımı da ülkemizde birçok camide görülebilmektedir.
                     Ulu caminin ebatları, uzunluğu 47,5 metre ve genişliği ise 27 metredir. Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı düşünülmektedir. Ancak orta kubbe büyük bir ihtimalle sonradan eklenmiştir.
                     Ulu Cami'nin de, Selçuklu Camilerinde görülen orta alanın açık ve ışıklık olarak bırakıldığı mimari planlara göre yapıldığı düşünülmekte bu açıklığın sonradan kubbe ile örtüldüğü anlaşılmaktadır. Bu mimari planda camiler uzunlamasına yapılmış, orta bölümü açıklık olarak bırakılmıştır.
                     Cami de ayaklar ve sütunlar kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Bu kemerler ibadet yerinin kısa eksenine paraleldirler. Güneyde istinat noktalarını bağlayan kemerler ise binanın uzun eksenine paraleldirler. Tavanı 30-50 cm. çaplarına sahip çam kirişler taşımaktadır. Bu kirişler üzerine kamış bir çit üzerine konulmuştur. Bu çitin üzerinde yakın bir zamana kadar topraktan kalın bir örtü örtülü iken son zamanlarda beton atılmıştır. Tavan yatay olduğundan yağmur sularının akması için gereken meyil toprak ve şimdi beton örtünün kalınlığının değişikliği ile elde edilmiştir. Kalınlık büyük eksen boyunca ortalama bir metredir. Taştan oluk ağızları dış duvarlara geçirilmiştir.
                     Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle taraçaya çıkılır. Buradan minarenin şerefesine kadar varan helezoni bir merdivenle çıkılır. Cami mimarisi ile minare mimarisi arasındaki farklar minarenin sonradan yapıldığını göstermekte ve sonradan inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak minarenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir kitabe veya kayıt yoktur. Bununla beraber bu minare Kayseri'nin en eski minaresi  olarak kabul edilmektedir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir kufi yazı ile yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır. 
                     

                         Yedi Tuğlanın Hikayesi

                       Ulu Cami'nin inşası ile ilgili bir söylence vardır. Bu söylenceye göre;
Melik Mehmet Gazi, camiyi yaptırırken ustalarına kimseden yardım almamalarını, caminin tamamen kendi hayrı olduğunu söylemiştir.
Cami inşaatına gelen yaşlı bir kadın, dul olduğunu belirterek, yanında getirdiği 7 tuğlanın da hayrı olarak caminin duvarına konulmasını ister. Caminin ustabaşı, yaşlı kadının bu isteğini, Melik Mehmet Gazi'nin emri olduğunu hatırlatarak kabul etmez. Ertesi gün cami inşaatını gezmeye gelen Melik Mehmet Gazi, ustabaşını çağırarak gece sabaha kadar uyuyamadığını belirterek "Gece rüyama girdiler. Yaşlı bir kadını üzdüğünüzü, getirdiği tuğlaları kullanmazsanız caminin ömrünün de tuğla sayısı kadar kısa ömürlü olacağını söylediler." der. Ustabaşının olayı anlatması üzerine, Melik Mehmet Gazi, yaşlı kadının bulunmasını emreder. Şehre dağılan görevliler, uzun bir araştırmadan sonra evinin önünde 7 adet tuğla bulunan yaşlı kadını alıp cami inşaatına gelirler. Yaşlı kadının elini öpen Melik Mehmet Gazi, "Anne bizim kararımız seni üzmek için değil. Biz halk fakir olduğu için, onların zorda kalmalarını önlemek için bağış kabul etmedik. Senin getirdiğin tuğlaları caminin en güzel yerine koyacağız" der ve tuğlalar uygun bir yere konulur.
                        Ulu Cami'nin doğu bölümünde, kesme taşlarıyla yapılan duvarın üstündü halen 7 adet tuğla vardır. Ve bu söylenceye kaynak olmuştur.


28 Kasım 2016 Pazartesi


KALE CAMİİ


                        Kayseri İç Kalesi'nin Kuzeybatı köşesinde inşa edilmiştir. Fatih Cami olarak anıldığı gibi Kale Cami olarak da bilinir. Banisi Fatih Sultan Mehmet'tir. Vakıflardaki kayıtlarda Fatih Cami-i Şerifi olarak geçen cami, Osmanlı Vezir-i Azam'larından Gedik Ahmet Paşa nezaretinde Fatih Sultan Mehmet'in fermanıyla yaptırılmıştır.
                        Daha önceleri aynı yerde bulunun Karamanoğulları Mescid-i Şerifi'nin var olduğu bilinmektedir. Kayseri'de Karamanoğulları hakimiyetinin son bulup Osmanlı hakimiyetinin başlamasıyla, harap halde olması sebebiyle bu mescit yerine cami inşa edilmiştir. Caminin kitabesi olmadığı için inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak H.883 (M, 1478) yılına ait vakfiyesi olduğuna göre ondan birkaç yıl önce inşa edilmiş olması gerekir.
                        

                         Mimari Yapısı

                         Fatih Cami; Kayseri iç kalesinin Kuzeybatı köşesine doğru sırtını kale duvarına dayayarak inşa edilmiş kare planlı, kesme taştan yapılmış kubbeli bir camidir. Dört duvar üzerine oturtulmuş tek kubbeli planı ile erken dönem Osmanlı mimarisinin örneklerinden biridir.
                         Kalın beden duvarları arasında yükselen dört sivri kemer üzerine basan tromplu bir kubbe ile örtülüdür. İçten içe ölçüleri yaklaşık olarak 10,5x10,5 metre civarındadır. Caminin girişi batı köşesindeki basık kemerli bir kapıdandır. Burada birbirine geçmeli, iki ayrı cinste mermer kullanılmıştır. Dış cephede dikdörtgen formlu mermerden bir kitabe kısmı vardır. Ancak herhangi bir yazı görülmez. Bunun da üzerinde sivri kemerli, taştan yapılmış bir niş yer alır.
                         Caminin yapıldıktan bu yana birçok tamirler geçirmiş olması muhtemeldir. Bu sebeple ölçülerde az da olsa sapma vardır.
                         Caminin mihrabı beyaz mermerden yapılmış istalaktitli, silme pervazlı, klasik Osmanlı tarzında bir eserdir. Taç kısmında kabartma olarak rumili bir bordür görülmektedir. Mihrab köşelerinde birer kabartma rozet vardır. Mihrap nişi çokgendir. Beyaz renkte boyanmış, üzerine siyah ve yaldızla desen verilmiştir.
                         Cami içerisinde, birisi mihrabın solunda diğeri sağ köşede batı duvarında kemer ayağı ile pencere arasına yerleştirilmiş genişliği 50 cm. olan sivri kemerli birer dolap bulunmaktadır. Bu iki dolapçık, caminin giriş kapısı ile beraber genel görünüme Osmanlı üslubundan birer örnektirler.
                          Minber caminin yan duvarlarının bir kısmı ile birlikte açık yeşil tonda yağlı boya ile kapatılmıştır. Kıble ve batı cephesinde altta ikişer büyük, üstte üçer küçük pencere vardır. Bu pencerelerin dışarıdan görünüşü sivri kemerli iken, içeriye bu form yuvarlak olarak yansımıştır.
                          Cami içinde hiç bir şekilde nakış görülmez. İç mekanda caminin yan duvarları ve aslan göğüsleri krem renkli; kubbesi de beyaz renkli badanadır.

26 Kasım 2016 Cumartesi

HACI KILIÇ CAMİİ


                      Selçuklu Devleti'nin son dönemlerinden kalma bir eser olarak 750 yılı aşan yaşına rağmen hala dimdik ayakta duran Hacı Kılıç Cami taçkapısı ve mihrabındaki süslemelerle Kayseri'deki tarihi eserler arasında özgün bir yere sahiptir.
                      Kayseri şehir merkezinde ve İstasyon Caddesi üzerindedir. Kayseri'nin sahip olduğu dini yapılar arasında önemli bir yeri bulunan Hacı Kılıç Cami; Selçuklu Devletinin son dönemlerinde 647 (M. 1249) tarihinde Ebu'l-Kâsım Bin Ali Tûsî tarafından yaptırılmıştır.

                      Mimari Yapısı

                      Yan tarafında bulunan medrese ile Hacı Kılıç Cami bir bütün olmuştur. Her iki yapıda kesme taştan yapılmıştır. Cami ve medreseyi meydana getiren yapı, kıble istikametinde, kalın taş duvarlarla çevrilmiş dikdörtgen bir plana sahiptir. Güney cephede üstte kemerli üç pencere vardır. Ortada dışa doğru çıkıntılı mihrap bölümü bariz bir şekilde görülmektedir. Caminin Güneydoğu köşesinde silindirik biçimde yapılmış köşe kuleleri vardır. Minarenin hemen yanında Kayseri Mirlivası Hüseyin Bey'e ait bir mezar bulunmaktadır. Kitabesinde 953 Ramazan (M. 1552) tarihi okunmakta olan bu mezar önceleri caminin önünde bulunmakta iken, buradan cadde açılması üzerine caminin minaresi bitişiğine nakledilmiş, mezar taşları da minare kaidesine yerleştirilmiştir.
                      Caminin giriş cephesinde, kapının iki yanında birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Bunlardan sağ taraftakinin önü sonradan yapılmış minare kaidesi ile kapatılmıştır. İbadet mekanında, mihrap duvarında üç, batı duvarında da iki pencere daha bulunmakta olup, bunlar mazgal pencere niteliğindedir. Mihrap nişi geometrik örgülü yıldız geçmelerden meydana gelmiş bir bordürle çevrilmiştir.
                      Caminin ve yanında bulunan medresenin köşelerinde destek kuleleri bulunmaktadır. Bunlardan cami ve medrese arasındaki alana, dikdörtgen kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli tek şerefeli taş minare oturtulmuştur.
                      Hacı Kılıç Cami mihrap duvarına dik beş sivri tonozlu çatı ve dört köşe kesitli örme ayaklara dayanmaktadır. Bu örme ayakları hafifçe beşik tonozlara girmiş bulunan dolgu kemerler birbirlerine bağlanmaktadır. Yan sahınlardan daha geniş olan orta sahın mihrap önüne rastlayan bölümü pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbenin içinde dikdörtgen üç küçük aydınlık penceresi bulunmaktadır. Ayaklar, kemerler ve tonozlar perdahlı sıva ile örtülmüşlerdir.
                      Hacı Kılıç Cami'nde mihrap kıble duvarındaki üç sıra yassı profilli sivri kemerin altına yerleştirilmiştir. İnce taş işçiliği ile gayet nefis bir tarzda işlenen bu mihrabın dış pervazını kenarda kenarı silmeli daha dar bir bordür takip eder, içteki ince bordür ise içeriye doğru iyice eğiktir. Mukarnaslı mihrap nişini üstte kalkık kemerli, rumi desenli bir rölyef kabartma çevrelemektedir. Bunun da dışında köşelerde birbirine düğümlerle geçen üç şerit halinde yassı profil bulunmaktadır.
                      Mihrap nişi, üç cepheli küçük nişlerle övülmüştür. Ve etrafı baklava dilimli kafeslerle tanzim edilmiştir. Kenardaki sutunçelerin gövdesi yine geometrik kompozisyonlarla tezyin edilmiştir ve başlıkları küçük mukarnaslarla süslüdür. Kemer aynasında iki adet kabartma gül bulunan bu mihrap, söz konusu bütün özellikleriyle taç kapılardan sonra Hacı Kılıç Külliyesinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
                      Üst kısımları tahrip olmuş bulunan her iki taçkapı külliyenin yakın zamanlarda yapılan restorasyonunda oldukça iyi bir tamir görmüştür. Bu kapıların ana şemaları birbirine benzer; desenlerde ise bir kısım farklılıklar görülür.
                      Dikdörtgen formundaki ana planda dış pervaz; geniş bir bordürden meydana gelirken dışında daha dar içinde de ince su ile geometrik geçmeli kompozisyonlarla süslüdür. Daha içte kabartma motifli sivri kemer yer alır; içte rumi dışta geometrik motifli iki bordürden oluşur.
                      Giriş kapısı basık kemerlidir. Sağda ve  solda mukarnaslı nişli mihrabiyeler yer alır. Taçkapı dış pervazında yukarıya kadar uzanan sütunlar ve içte; giriş kapısının iki yanındaki küçük sütunlarda geometrik karakterde değişik desenlerle süslenmiştir.

24 Kasım 2016 Perşembe


KURŞUNLU CAMİİ



                      Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri'deki özgün eserlerinden biridir. 16.yüzyıl mimari karakterini taşıyan tek kubbeli, tek minareli, son cemaat mahalli çift revaklı bir camidir. Kubbesinin kurşunla kaplı olmasından dolayı halk arasında "Kurşunlu Camii"olarak bilinir. 
                     Caminin banisi, Rumeli, Şam ve Karaman Beylerbeyi Kızıl Ahmedli Hacı Ahmed Paşadır. Doğancı Ahmed Paşa olarak da tanınır. 
                     Ana kubbenin ortasında "Halim"1360 (M,1941) imzalı celi sülüsle yazılmış bir göbek yazısı vardır. Bu yazı Cuma Suresinin 9. ayetidir ve siyah zemine oksit sarı ile yazılmıştır. 
                     Kubbe göbeğinden eteklere doğru on iki dilime ayrılmış olarak inen dendanlar aşağıda diğer dendanlarla karşılanır. Rumi ve hatayilerin kullanıldığı bu zarif kompozisyonlar lacivert-mavi, koyu kırmızı, beyaz, yeşil renklerde boyanmıştır. Bütün motiflerin tahrir rengi ise siyahtır. Camide ana kubbeden başka nakışlı kısım bulunmamaktadır. 
                     Caminin son cemaat mahalli beş adet küçük kubbe ile örtülmüştür. Ortadaki daha küçük çaplı ve yüksekçedir. Bu kubbeleri altı mermer sütun üzerinde sivri kemerler taşımaktadır. Sütun başlıkları baklava dilimli olan bu mekanda orta kubbe hariç diğerleri aynı desenlerle süslüdür. Son cemaat mahallinin bundan sonrası da yirmi dört sütunundan sonrası da yirmi dört sütunun taşıdığı meyilli çatıyla örtülü kısımdır ve bu sistem 16. yüzyılda oldukça yaygın olarak kullanılmıştır. 
                     Meyilli revaklı bölümden avluya bir kaç basamakla inilir. Avlu içerisinde giriş kapısı ekseninde kubbeli, sekiz sütunlu bir de şadırvan bulunmaktadır. Bunun da iç kubbesi kalem işi nakışlarla süslenmiştir.

22 Kasım 2016 Salı



HUNAD HATUN CAMİİ


                    I.Alaeddin Keykubad'ın eşi, II.Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Hunad Hatun tarafından 1238 yılında Kayseri'nin şehir merkezinde yaptırılmış olan külliyenin içerisinde yer alan camiidir, Külliyenin temel yapısı Hunad Hatun camiidir. Duvarları düzgün kesme taştan inşa edilmiş dikdörtgen planla bir eserdir. Dikdörtgenin kısa ekseni doğrultusunda 8, uzun ekseni boyunca 10 kemer aralıklarına bölünmüştür. Mihrabın önünde ve orta sahında, iki kemer genişliği aralığına sahip, dört köşe iki alan inşa edilmiştir. Mihraba bitişir olarak kare olan bir kubbe yükselmektedir, bu kubbe camii ile beraber inşa edilmiştir.
                  Ortadaki kare alan ise, şu anda kapalı olup ilk yapıldığında klasik Selçuklu mimarisinde önemli bir yer alan Ulu Camii, Gülük Camii ve Lala Camii'nde de görülen iç avlu niteliğinde ve hemen altında bir şadırvanın yer aldığı aydınlık, ışıklık denilen alandır. Bu açıklık 1727 yılında kapatılmış ve muhtemelen sonradan yıkılmış ya da yıktırılmıştır. 1900 yılında Sultan II.Abdulhamid tarafından bir minare eki ile birlikte bu kubbe tekrar inşa edilmiştir.

20 Kasım 2016 Pazar

         

  BÜRÜNGÜZ CAMİİ


                     Bürüngüz Camii Kayseri'nin en büyük cami yapılarından biridir. Halk arasında "iki kapılı camii" olarak da adlandırılmaktadır. Klasik bir mimariye sahiptir. 1977 yılında Refik Gürbüz tarafından inşa edilmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbeyle örtülmüştür. Mimarisindeki cam işçiliği görülmeye değerdir. Muazzam bir estetiğe sahiptir. Kubbesinin süslemeleri oldukça dikkat çekicidir. Kale ile birlikte meydana hakim olmuştur. İbadete açıktır. Turistler için görülmesi gereken yerlerdendir.